Gezi notları
İstanbul’un Anadolu sahili boyunca uzanan ve kıyıya uzaklıkları 2-21 km arasında değişen 9 adet adadan oluşur: Büyükada, Heybeliada, Kınalıada, Burgazadası, Sedef Adası, Yassıada, Sivriada, Kaşık Adası, Tavşan Adası.
Bunların hepsinde yerleşim yoktur. Toplu taşıma hizmeti de bazı adalara vardır.
Kışın oldukça sessiz ve sakin olan adalar yazın büyük bir ziyaretçi akınına uğrar. Adalara gitmek için en iyi mevsim ilk bahar ve sonbahar aylarıdır. Kışın soğuk yazın da oldukça kalabalık oluyor. Adaları cazip kılan etkenler; İstanbula çok yakın olmaları, iyi korunmuş ahşap evleri ve motorlu araca izin verilmeyen sessiz sokaklarıdır.
Bu adaların Prens Adaları olarak adlandırılmasının sebebi ise Bizans zamanına dayanmaktadır. O zamanlar sürgün yeri olarak kullanılan adalara imparator ailesinden birçok prens sürgün edilmiş. Dolayısıyla bu isime özellikle yabancı kaynaklarda rastlanmaktadır.
Her adanın kendine has bir atmosferi vardır. Adalarda yapılacak şeylerin başında faytonla veya bisikletle ada turu gelir. Son zamanlarda duyduğumuz faytoncuların atlarına kötü davranışlarını düşünerek bu seçeneği tekrar düşünmenizi öneriyoruz. Bu durumun başlıca sebebi; yakın zaman kadar ada yerlisi olan faytoncuların yerlerini alan dışarıdan gelen ve hayvana saygı duymayan ve daha önce de hayvanla ilgili bir iş yapıp yapmadıkları belli olmayan faytonculardır.
Şimdi adaları büyüklüklerine göre teker teker anlatalım.
Tavşan Adası
İstanbula en uzak adadır (21 km) 90 x 90 mt buyutlarında üçgenimsi yapıya sahip bir kayalıktır. Büyükada’nın güneyindedir. Üzerinde yaşayan tavşanlardan dolayı Tavşan Adası denmiştir. Resmi adı Balıkçı Adası’dır. Eski adı Niyandros’tur.
Kaşık Adası
Burgazadası’nın doğusunda yer alan birkaç yüz metre uzunluğunda bir adadır. Şekli kaşığa benzediği için Kaşıkadası denmiştir. Eski adı Pita’dır. Ada tamamen özel mülkiyettir. Bu yüzeden toplu taşımaya açık değildir.
Ada tarih boyunca iskana hiç açılmamış olmakla beraber 50li yıllarda adanın sahibi olan Danon ailesi adayı bir turizm şirketine satmıştı. Bu şirket, adaların genel dokusu ile uyaşmayacak inşaatlar yapma girişiminde bulunmuş ancak Ada Dostları Derneği tarafından Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan itirazların neticesinde inşaatlar durdurlmuştur.
Sivriada (Hayırsızada)
Küçük bir limanı, bir manastır kalıntısı olan oldukça küçük bir adadır. 90mt yüksekliğindeki tepesinden dolayı Sivriada denmiştir.
Bizans ve Osmanlı dönemlerinde ada taş ocağı olarak kullanılmıştır. Haydarpaşa Rıhtımı ve mendirekleri buradan getirilen taşlarla yapılmıştır.
Antik çağlarda inzivaya çekilmek isteyen keşişlerin yaşadığı söylenmektedir. Ancak bunun dışında pek de sevimli olamayan bir tarihi vardır. Bizans döneminde sürgün adası olarak kullanımıştır. Daha yakın tarihlerde, 1911 yılında İstanbul’dan toplanan başıboş köpekler buraya atılmıştı. Burada suzuz ve aç kalan hayvanlar birbirlerini parçalamışlar. Bu canhıraş sesler İstanbuldan bile duyulurmuş. Hatta İstanbulun işgal edilmesini ve Osmanlı’nın büyük zorluklar yaşamasını bu köpeklere yapılan vicdansızlığa bağlayanlar olmuş. Belki de, diğer adı olan "Hayırsızada" buradan gelmektedir.
Yassıada
Kıyıdan yüksekçe bir plato şeklindedir. Bu yüzden Yassıada adını almıştır. 185x740 mt boyutlarında küçük bir adadır.
Yassıada malesef tarihimizin üzücü olaylarına ev sahipliği yapmıştır.
Bizans döneminde sürgün adası olarak kullanılmış ve tarih boyunca Latinler’in ve Ruslar’ın istilasına uğramıştır. Üzerindeki manastır İstanbulun’n fethinden sonra tekrar kullanılmamış ve kaderine terk edilmiştir. 1859 yılında zamanın İngiltere sefiri Sir Henry Bulwer adayı satın almış ve adada bazı kale benzeri yapılar yaptırmıştır. Daha sonra Mısır Hidivi İsmail Paşa adayı satın almıştır. 1947 yılında Yassıada Deniz Kuvvetleri’ne satılmış ve modern bir deniz eğitim tesisi kurulmuştur.
27 Mayıs 1960 ihtilalinde, dönemin başbakanı Adnan Menderes ve hükümet üyeleri Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan Yassıada’da yapılan duruşmalar neticesinde idama mahkum edilmişlerdi. Duruşmalardan sonra ada tekrar Deniz Kuvvetleri’ne bırakılmıştır. 1978 yılına kadar eğitim merkezi olarak kullanılmış, 1993 yılında ise İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakülesine devredilmiştir. 1995 yılında fakültenin buradaki faaliyetlerini durdurması sonucunda ada boş kalmıştır.
Sedef Adası
Üzerindeki bitki örtüsü uzaktan sedef gibi göründüğü için bu adı almıştır. Yerleşim olan adaların en küçüğüdür. (1,300x1,100mt)
Bizans zamanında sürgün adası olarak kullanılmıtır. 1850 yılında Damat Ferit Paşa’ya verilmiştir. Paşa adaya zeytin ağaçları dikmiş ve muhtelif sebzeler yetiştirmiş fakat Paşa’nın ölümünden sonra ada bakımsız kalmıştır. 1. dünya savaşında adadaki tüm ağaçlar kesilmiş ancak daha sonraları Paşa’nın torunları adayı tekrar eski haline getirmek için çaba göstermişlerdir.
Kınalıada
1,500x1,100mt boyutlarında tepelik bir adadır. Oldukça kayalık bir yapısı vardır. Bizans zamanında surlar için kullanılan taşların buradan getirildiği söylenir.
Diğer adalara göre daha az yerleşime sahiptir. Adaya su 1981 yılında gelmiştir.
Yerleşik nüfus 2000 civarındadır. Yazın bu sayı 30,000’e kadar yükselir.
Burgazadası
Yüz ölçümü olarak üçüncü sırada yer alır. (2,000x2,000mt) Diğer adalara göre daha şık ve mülk fiyatları pahalıdır. Bilinen yerleri arasında Kalpazankaya ve Aya Yorgi Manastırı vardır. Evliya Çelebi adanın birçok verimli bağ ve bahçesi olduğunu, bol miktarda keçi ve tavşan barındırdığını ve halkının Rum olduğunu anlatır.
Türkiye’deki ilk sanatoryumlardan biri de bu adada kurulmuştur. Ve en önemlisi, büyük hikayeci, İstanbulu en güzel anlatan yazar Sait Faik Abasıyanık Burgazadası’nda yaşamıştır.
Heybeliada
İkinci büyük adadır. (2,700x1,200mt) Şekli heybeye benzediği için bu ismi almıştır. 7,000 civarında yerleşik nufusu olan adadaki önemli yerler arasında Deniz Lisesi, Türkiye'nin ilk sanatoryumu, Terk-i Dünya manastırı ve Ruhban Okulu vardır. Büyük yazarlardan Hüseyin Rahmi Gürpınar bu Heybeliada’da yaşamıştır.
Büyükada
Adında da anlaşılacağı gibi 5,4 kilometrekarelik yüz ölçümüyle en büyük adadır. 5,000 civarında yerleşik nüfusu vardır. Yaz aylarında ise günübirlik ziyaretçilerle oldukça kalabalık bir hal alır.
Adanın en yüksek tepesinde 6. yy’da yapılmış olan Aya Yorgi kilisesi ve manastırı yer alır.
|